Röportaj Bölüm 3 / Haber Eylül

TARİH: 28.04.2011
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Haber Eylül'ün Business Networking Akademi kurucusu Ertuğrul Belen ile röportajının üçüncü ve son bölümü.
Röportaj Bölüm 3 / Haber Eylül .
Haber Eylül: Peki “Business Networking Akademi”nin eğitimleri Türkiye’de ne kadar yaygın?

Ertuğrul Belen: Şuanda Networking Akademi’nin bütün eğitimleri aslında marka ortaklıklarıyla. Örnek vermek gerekirse; Global Girişimcilik haftası oldu. Türkiye’de ikincisi yapıldı. Business Networking Akademi; Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin çözüm ortağı olarak hafta içinde bütün Speed Networking aktivitesini gerçekleştirdi. E-tohum’da çok aktif şekilde etkili konuşmanın, asansör cümlesinin çalışmaları oldu. Şirketlere bu konuda danışmanlık yapıyoruz. Üniversitelerle, üniaktiviteyle çalışıyoruz. Önemli olan doğru zamanda, doğru yerde, doğru kişiye, doğru şeyleri söylemek…

Haber Eylül: Bunların hepsinin bir araya gelmesi çok zor değil mi? Hatta şu da var; doğru kişiyi yakaladığımızda panikten doğru cümleyi kurabilecek miyiz?

Ertuğrul Belen: Orda asansör cümlesi devreye girecek. Hepimizin daha önceden hazırlamış olduğumuz bir asansör cümlesi olacak.

Haber Eylül: Asansör cümlesini açıklar mısınız?

Ertuğrul Belen: On ikinci katta asansöre biniyorsun, onunca katta çok tanışmak istediğin biriyle karşılaşıyor tanışıyorsun ve lobiye inene kadar ne demelisin ki o konuşma lobide de devam etsin, bir kartvizit paylaşımı olsun ki bir sonraki toplantıda kendini hatırlatabilesin. Asansör cümlesi şunu demiyor; “Sen adamı asansörde yakala fikrini sat, kontratı imzala” yok böyle bir şey. En büyük ilişkiler bile sıcak ve samimi bir merhabayla, hoş sohbet ile başlıyor. İşte bunun da en kritik anı ilk bir dakikasıdır. Çünkü beynimizin etiketleme özelliği vardır; ilgileniyorum, ilgilenmiyorum diye. 

O ilgilenmiyorum etiketini yemeden önce bir dakikada bizim karşıdaki kişinin ilgisini çekebilecek bir şey söylememiz lazım ki bize soru sorsun. Soru sorsun ki o karşılıklı bir konuşmaya dönsün. Diğer türlü tek taraflı oluyor. Karşınızdaki kişiye söyleyecek çok şeyiniz olabilir ama seçmelisiniz. Çünkü biri bize “Ne işle uğraşıyorsun?” dediği zaman, aslında bizim ne işle uğraştığımız onun umurunda değil. Amacı ‘‘Ne işle uğraşıyorsun ki bunun bana faydası olabilir?’’ Her kişi için farklı bir asansör cümlesi oluşturmamız lazım. 

Otomatik olarak böyle düşündüğümüzde bu bir alışkanlığa dönüşüyor. Ayrıca kariyer günlerine ya da iş görüşmelerine gittiğinizde, sizler sorgulanmaya gidiyorsunuz. Oturuyorsunuz karşı karşıya sessizsiniz ve ilk sorunun gelmesi için ortam yarattınız. İlk soru geliyor; kaçıncı sınıftasınız? Cevap veriyorsunuz üçüncü sınıf, etiket bir… Peki, okulda aktif misiniz? Hangi alanlarla ilgileniyorsunuz? Cevap veriyorsunuz, etiket iki… Tabi zaten bunların hepsi Cv’nizde yazıyor. Bu bir sorgulama gibi oluyor, tek eksik olan tavandaki spot… 

Bu bir iş görüşmesi olmaz. Bizim yapmamız gereken bunu sohbet olarak görmemiz gerekiyor. Bunun için de toplantıya katılmadan önce kiminle görüşeceğimizi araştırıp, ona göre bir hazırlık yapmamız gerekiyor. Çok az öğrencinin kartviziti olduğunu görüyorum. Kartvizit kurumsal bir şey değildir, bir iletişim aracıdır. Sen bir öğrencisiysen ve ben seninle cep telefonu numaramı paylaşamam gibi bir şey yoksa bu da öyledir. Çok saçma bir algı bu. İş görmesi bittiği zaman; “Çok memnun oldum bende sizinle bilgi paylaşmak isterim” diyerek kartvizit paylaşması asil bir davranıştır.

Haber Eylül: Bakış açısının biraz değişmesi lazım sanırım. 

Ertuğrul Belen: O kadar çok örneği var ki bunun. Mesela, yemeklerde yuvarlak masanın etrafına oturtulan on kişiden biri bile kalkıp bir tebessüm etmiyor ya da kısaca tanışalım mı diyerek kendisini tanıtmıyor. Ben bunu ukalalıktan ziyade, çekingenlik ve korku olarak görüyorum. Dolayısıyla bunu denemek lazım… Bunun küçük stratejileri var. Örneğin ilk önce solumuzdaki kişiyle konuşursunuz, o kişi büyük ihtimalle biriyle gelmiştir. Yanındaki kişiyle konuşurken siz de sağınızdaki kişiyle konuşursunuz ve sonra sandalyenizi hafif geri çekip, o iki kişiyi birbiriyle tanıştırırsınız ve bu zincirleme bütün masayla devam eder.

Haber Eylül: Sanırım biz biraz hazırcıyız.

Ertuğrul Belen: Evet kesinlikle. Örneğin; senin çevren olmayabilir ve ileride radyocu olmak istiyor olabilirsin. Peki, neden şu anda Türkiye’de ne kadar radyocu var? Diye google’a girip araştırmıyorsun? İsimlerini, geçmişlerini öğrenip, yaptıkları şeyler üzerine beklentin olmadan e-mail atmıyorsun? “Şu programınızda, konuğunuzla yaptığınız sohbet beni çok etkiledi, bende radyocu olmak istiyorum ve bunu örnek alacağım, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.” Diye bir e-mail gönderebilirsin. Böyle küçük şeylerin o kadar çok etkisi var ki…  Çabalamadan gelen başarıda şu detayı kaçırıyoruz; her zaman yükselmek mümkün değil, insan hayatının belli noktalarında mevcut durumunu da koruyabilmeli, kazandığını kaybetmemek de çok önemli. En tepeden başlarsanız, onu nasıl koruyacağınızı öğrenmeden o noktaya gelmiş olursunuz. 

Haber Eylül: Peki, mezun olan bir öğrenciye hemen yüksek lisans yapmasını mı yoksa bir an önce işe başlamasını mı önerirsiniz?

Ertuğrul Belen: Aslında yuvarlak bir cevap vereceğim şu anda. Böyle kariyeri etkileyecek konular açık büfe gibi sunulmalı. Herkes kendi kariyeri için doğru yolu seçmeli. Çünkü Türkiye’de şunu çok gözlemliyorum; birincisi, askerlikten kaçmak için çok fazla yüksek lisans yapan var. İkincisi, iş bulamayıp yüksek lisans yapanlar. Bunun garantisi yok ki… Belki de yüksek lisanstan sonra da iş bulamayacak. Öyle ya da böyle çabalaması gereken süreç olacak. Eğer o aradan korktuğu için yüksek lisans yapıyorsa, bu bir problemdir. Kariyerimiz başında çok çalışmamız gerekiyor.

Haber Eylül: Son olarak, bir iktisadi idari bilimler fakültesi öğrencisi hangi sektöre yönelmeli?

Ertuğrul Belen: Aslında bunun net bir cevabı yok. Hedefler şöyle yapılıyor; zaman, miktar, finansal kazanç… Hedefleri doğru olmasa bile netleştirmek lazım. Gerçekleşmeyebilir ama en azından yörüngeyi belirlemek gerekiyor. Ben şimdi ilgilendiğim konu bir ilaç firmasında çalışmaksa, ben ilaç sektörünü değil o sektördeki çalışmak istediğim firmayı takip etmeliyim. Sektörü takip etmek kitap okumak gibidir. Biz internete Cv koyduğumuzda kurbanlık koyun gibiyiz, inşallah olur diye bekliyoruz. Bence şu da yapılmalıdır; o firmanın yöneticilerini araştırıp, Cv yazmadan o firmadan biriyle konuşup firmanın tam olarak neyle ilgilendiğini anlayıp ona göre ön yazı yazmak lazımdır. Bu tabi çok kolay bir şey değil ama yapıldıktan sonra başarı oranı yüzde yüz. Kariyeri şansa bırakmamak lazım… Bu arada Networking akademi olarak Xing’in girişimcilik grubunu aldık. Oraya girip sosyal medyayı daha etkin kullanıp, ilgilendiği sektördeki kişilerle nasıl iletişime geçeceğini görebilirler.

Haber Eylül: Yoğun iş programınız içinde bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
Melike Gür | Haber Eylül